Büyüme işletmelerin temel amaçlarından birisidir. Sistem
yaklaşımı ile ele alındığında, işletmeler çevresi ile sürekli etkileşimde olan,
çevresinden etkilenen ve onu etkileyen bir yapıya sahip olan açık sistemlerdir.
Bu bakımdan işletmeler birer canlı organizma gibi davranırlar. Ekonomik,
sosyal, politik ve teknolojik değişimlerin sürekli olarak tesiri altında
bulunan işletmeler bir taraftan da rekabet çevresi içerisinde kaynaklarını en
iyi şekilde kullanarak yaşamlarını sürdürmek mecburiyetindedirler. Canlı bir
organizma gibi işletmeler de doğar, büyür, gelişir, yaşlanır ve ölür. İşletmelerin
en önemli mücadelesi ömürlerini uzatma yönünde olmaktadır. Genelde küçük bir
girişim olarak işe başlayan organizasyonlar zamanla pazar içerisinde ürünlerini
tutundurarak büyürler, belirli bir büyüklüğe kavuştuklarında artık sürekli
kendilerini geliştirerek varlıklarını sürdürme arzusundadırlar. Ancak, bu
durumu koruyamayan birçok işletme vardır. Zaman içerisinde çevredeki
değişimlere ayak uyduramayan, modern yönetim sağlayamayan işletmeler
rakiplerinin gerisinde kalarak yaşlanırlar. Bu aynı zamanda pazardan kopuş
sürecidir. Pazardan kopan işletme, besin alamayan bir canlı organizmaya
benzetilebilir. Bu durumda faaliyetleri son bulmuştur. Canlı organizma
ölmüştür.
İşletmenin en önemli amacı büyüme ve gelişme sürecini sürekli kılmaktır. Büyüme
ve gelişme sürecini dengeli yönetmek gerekir. İşletmeler büyürken çok dikkatli
davranmak zorundadır. Pazarda kalma mücadelesini sürdüren işletmeler bazen
sürdürülebilirliklerini sağlamak adına kârlarından vazgeçerek nakit akışı
sağlamayı hedef edinmektedirler. Bu davranış biçimi tüm rekabet çevresinde
benzer şekilde karşılık gördüğü takdirde, tüm aktörler kâr etmektense nakit
akışı sağlamaya yönelik çabaların içerisine girmektedirler. Bu kronik bir
büyüyeme sorunu doğurmaktadır. Dolayısıyla işletmeler büyüme stratejileri
uygularken temel amaç olarak karlılığı düşünmek zorundadırlar. Bu sektörün
büyümesi ve yaşaması açısından stratejiktir ve stratejik kalkınmanın temeli
kârdır.
Bununla birlikte, zaman içerisinde işletmelerin ürünlerine gelen yoğun talep
neticesinde doğal bir şekilde büyümeleri durumu da dikkatlice izlenmesi ve
yönetilmesi gereken bir süreçtir. Yüksek talep karşısında daha fazla ürün
piyasaya sürmesi işletmenin daha fazla işletme sermayesine ihtiyaç duyacağı
anlamına gelmektedir. Büyüme hızının kontrolsüz biçimde artması
işletmenin bir finansal krize girme ihtimalini de arttırmaktadır. Bu nedenle
büyüyen işlemelerde, yönetim yeri geldiğinde frene basmasını bilmelidir.
Büyümenin önündeki bir diğer engel de pazara girişte basit bir organizasyon
olarak başlayan işletmelerin kurumsal yapıya kavuşamamasıdır. Bu işletmelerde
yönetim kadrosunun girişimcilikten büyük işletme yöneticiliğine geçişi
sağlamaları, profesyonelliğe yönelik kültürel değişimi gerçekleştirmeleri
gerekmektedir. Büyüme ve gelişmede kalıcılık açısından kurumsallaşma ve kültür
değişimi modern yönetimin gerektirdiği şekilde geliştirilmelidir.
Büyüme stratejileri Bütünleştirici Stratejiler, Çeşitlendirme Stratejileri, Dış
Büyüme Stratejileri olarak gruplandırılabilir.
Bütünleştirici stratejiler işletmenin temelde ürün ve pazarın aynı kalması
durumunda uyguladığı stratejilerdir. Bunlar, yatay ve dikey bütünleştirici
stratejilerdir.
Yatay bütünleştirme stratejisi uygulayan işletme pazara hâkimiyet için faaliyet
alanını genişletmektedir. Bu amaca ulaşmak için hizmet üretim noktalarının
sayısını arttırmaktadır. Bu amaçla izlenecek stratejiler; pazara nüfuz etme,
ürün farklılaştırma ve pazar farklılaştırmadır.
Pazara nüfus etme stratejisi tamamen pazarda daha fazla yayılmaya
odaklanmaktadır. Bu stratejide üründe herhangi bir değişiklik yapılmaz. Satışı
arttırmak esas hedeftir.
Ürün farklılaştırma stratejisi uygulanması işletmenin ürününü kalite, tasarım,
ambalaj açısından farklılaştırması anlamına gelmektedir. Bu şekilde pazardaki
etkinliğin arttırılması hedeflenmektedir.
Pazar farklılaştırma stratejisi ise mevcut ürünün yeni kullanım alanlarını
bulmaktır. Buradaki temel amaç ürünü kullanmayan kesimi bulmak ve ürünü
pazarlamaktır.
Dikey bütünleştirici stratejiler ise kaynaklara veya dağıtım kanallarına
yönelik büyümeyi içeren stratejilerdir. Kaynaklara yönelik büyümeler geriye
doğru dikey büyüme olarak adlandırılırken, dağıtım kanallarına doğru büyüme
ileriye dönük dikey büyüme olarak tanımlanmaktadır. Örneğin, uçak motoru üreten
bir işletmenin aynı zamanda uçak üretimine geçmesi ileriye yönelik bir dikey
büyüme olarak değerlendirilebilir. Uçak üreten bir firmanın uçak motoru
üretimine yönelik yatırım yapması ise geriye dönük dikey büyümeye örnektir.
Çeşitlendirme stratejileri ise yeni bir ürün ile pazara girme veya aynı ürünler
ile farklı pazarlarda faaliyet göstermeye yönelik stratejilerdir. Bu
stratejiler pazarda tek yönlü ve çok yönlü çeşitlendirmeyi içermektedir.
Tek yönlü çeşitlendirme bir ürüne odaklanarak yeni pazarlar aramayı kapsar
iken; aynı zamanda mevcut pazarda yeni teknolojiler kullanarak ortaya konulan
yeni ürünler de bu strateji kapsamına girmektedir. Çok yönlü çeşitlendirme
stratejileri ise tamamen yeni pazarlarda yeni ürünlerle faaliyet göstermek
üzerine eğilmektedir.
Diğer taraftan bir başka büyüme yöntemi de dış büyüme stratejileri ile
gerçekleştirilmektedir. İşletmenin diğer işletmelerin kaynaklarını
kullanarak büyümesi dış büyüme stratejisine örnektir. Birleşmeler,
satınalmalar, ortak girişimler dış büyüme yöntemleri arasında sayılabilir.
Yazar: Atakan Genç