Global Köy’de Yönetim

Ticari pazarların bütünleşmesiyle birlikte dünya global bir köy haline dönüşmüş, rekabet ortamındaki kıyasıya mücadele günümüz işletmelerini stratejik davranmaya zorlamıştır. Klasik yönetim süreci ile başlayan iş yönetim modeli günümüzde stratejik düşünce anlayışının yerleşmesi ile yeni çehresine bürünmüş, artık stratejik düşüncenin önemli rekabet avantajı sağladığı bir dönem başlamıştır.

Stratejik yönetim canlı bir organizma olan işletmenin sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi için çevresine adaptasyonunun kolay biçimde sağlanması ve buradan fayda sağlamasını içeren bir yönetim tarzı olarak gelişmiştir.

İşletmeler eskiden ürettiklerini rahatça satmaktaydı. Üreten herkes satıyordu. Arz her zaman talebin arkasında kalmaktaydı. Ancak dünden bugüne geçen süre zarfında piyasalardaki tüketim belli bir doyuma ulaştı. Firma sayılarındaki artış, aynı ürünü birden fazla firmanın üretmesi ve müşterilerin de ürünler arasında tercih yapmaya başlar hale gelmesi rekabet ortamını oluşturdu.

Bu rekabet ortamında işletmelerin ayakta kalabilmelerinin birinci şartı rakipleri üzerinde üstünlük kurabilmeleri oldu. Rakibe nazaran daha kaliteli ve daha ucuz ürün üretenler her zaman tercih edilen ve bilinen markalar haline gelmeye başladı. Bu süreçteki en önemli değişim yönetim anlayışında yaşandı.

Bu rekabet üstünlüğüne sahip firmaların şans eseri marka haline gelmedikleri açık bir gerçektir. Farkında olunsa da olunmasa da rekabette üstünlük sağlayan firmalar aslında stratejik yönetim anlayışını benimsemiş işletmelerdir.

Bu işletmeler kendilerini iyi tanıyan, hedeflerini bilen ve bu hedefler doğrultusunda bütünsel tarzda hareket edebilen vizyon sahibi organizasyonlardır. Çevrelerindeki değişimleri, rakiplerinin konumlarını iyi gözlemleyip değişimlerin getirdiği fırsatlardan yararlanan, riskleri önceden görerek konumlanan ve kendi güçlü yönlerini bu risklerden korunmak için kullanan, yine zayıf yönlerini de fırsatları kullanarak güçlendiren organizasyonlar hep kazanan tarafta yer almışlardır.

Uygulamadaki bu durum teoride “stratejik yönetim” anlayışı olarak adlandırılmıştır. Stratejik yönetimin üstünlük sağlamada en önemli unsur olduğu bir çok vaka ile ispatlanmıştır.

Stratejik yönetim yaklaşımıyla yapılan planlamanın temelinde basit düşünüp, basit sorular sorarak bunlara cevap aramak yatmaktadır. Bu planlama anlayışı ile bir stratejik yönetim sistematiğinin geliştirilmesi işletmelerin canlı bir organizma olabilmeleri için imkân tanıyacaktır.

Bu sorular şunlardan ibarettir.

1.     İşletmemizin temel varlık sebebi nedir?

2.     İşletmemizin mevcuttaki konumu nedir?

3.     İşletmemiz nereye varmak istiyor?

4.     İşletmemizi vardırmak istediğimiz noktaya nasıl ulaşırız?

5.     Doğru yolda olduğumuzu nasıl anlarız?

İşletmelerin bu soruları doğru, gerçekçi ve net biçimde cevaplayabilmelerinin ölçüsü yükseldikçe planlarının başarı ile uygulanması şansı da artacaktır.

Ancak, uygulama örneklerine bakıldığında basit görünmesine karşın yukarıdaki soruların cevaplanmasının çok da kolay olmadığını görmekteyiz. Öncelikle, mevcut durumun tespiti ile cevap bulunan “İşletmemizin mevcuttaki konumu nedir?” sorusunun yanıtı araştırılırken ortaya çıkan en büyük sorun somut verilere ulaşılamamasıdır. İşletmelerimizde henüz tam anlamıyla oturmamış olan verilerle yönetim anlayışı nedeniyle mevcut durumun tespit edilmesinde güçlükler yaşanmaktadır. Mevcut durumunu ortaya koyamayan bir işletmenin ise geleceğini planlaması daha güç hal almaktadır.

Buna rağmen, stratejik yönetim modeline geçiş niyetinde olan işletmeler ilk adımları atmakta zorlansalar da, en azından bu konudaki eksiklerini ve ihtiyaçlarını belirleme ve anlama noktasında büyük bir adım atmış olmaktadırlar.

Stratejik yönetim uygulayan şirketler, vizyonları ve misyonları doğrultusunda ilerleyebilmeleri için gerçekleştirecekleri stratejilerin ve stratejilere ulaşmada birer adım olan hedeflerinin ne olacağını ifade edebilen şirketlerdir. Bu şirketler, hedeflerine ulaşıp ulaşmadıklarını belirledikleri bir takım göstergeleri kullanarak yaparlar. Bu göstergelerin her biri için verilere ihtiyaç vardır. Dolayısıyla bu şirketler ilerlemelerini veriler ile ortaya koyabilmektedirler. Ölçülebilirliği sağlamak suretiyle kendi performanslarını izlemektedirler ve bunun sonucunda sürekli iyileştirmeler ile gelişimlerine devam etmektedirler.

Yazar: Atakan Genç