Teknolojinin baş döndüren hızıyla birlikte, kimlerin işini robotlara kaptıracağını konuşuyor; veri dedektifi, siber şehir uzmanı, kişisel hafıza küratörü gibi alışık olmadığımız meslekleri telaffuz ediyoruz. Bu senaryonun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği veya ne kadar zaman alacağı bilinmese de değişimin her zaman olduğu, teknolojiyle birlikte daha da hızlandığı bir gerçek. Otomasyon ve yapay zekanın iş hayatının her seviyesini etkilediği günümüzde yönetim anlayışları ve tarzlarının da değişmesini beklemek yanlış olmayacaktır. Peki, geleceğin yönetim anlayışı nasıl olacak? Kesin yargılara varmak mümkün olmasa bile en azından olası senaryolara bakmakta ve pozisyon almakta fayda var.
Tıpkı bugün olduğu gibi dönüşen teknoloji hakkında derin bir bilgiye sahip olmak gelecekte de hayati önem taşıyacak. Özgüven ve inovasyon isteğinizin körelmesini istemiyorsanız hem siz hem de İK biriminizin personel seçerken bu kurala dikkat etmesi gerekiyor.
Yaşam şekli ve teknoloji, becerileri de değiştiriyor. Analitik düşünme yeteneği gelişmiş, ayrıntıları fark edebilen, karmaşık problemleri çözebilen, elde ettiği verilerle eğilimleri gözlemleme yeteneğine sahip çalışanlar ve yöneticiler revaçta olacak. Küresel rekabetin kızıştığı global dünya ringinde adım atmaktan korkan, garantici şirketler değil; radikal değişiklikler yapma cesareti olan şirketler sayı hanelerine artı puan ekleyecek. İş yapış şekillerinde esnek olan, günün koşullarına ve gereksinimlerine göre hızlı pozisyon alabilen şirketler bayrağı göğüsleyecek.
Hiyerarşi duvarları bugünden yıkılmaya başladı, gelecekte de bu trend devam edecek. Herkesin kendi sorumluluğunu bildiği, sadece çalışanların yöneticilere değil, yöneticilerin de çalışanlara hesap verdiği, herkesin işleri ve şirketi sahiplendiği bir çalışma ortamının yaratılması kaçınılmaz görünüyor. Sayıları az olmakla birlikte bugün bile karşımıza çıkan “odası olmayan patronların” sayısı artacağa benziyor.
Ünlü yönetim gurusu Gary Hamel, “Değişime proaktif biçimde yaklaşan, iş işten geçmeden kendilerini yenileyen şirketler yaratmak günümüzün en temel iş becerisidir” diyor. Peki gelecek için de aynı şeyi söyleyemez miyiz? Farklı fikirleri içinde barındırabilen şirketlerin bunu başarma ihtimali daha yüksek. Bu nedenle esneklik geleceğin yönetim anlayışında da başarı için kaçınılmaz olacak. Ve tabii sürdürülebilirlik bugün olduğu gibi gelecekte de yönetimin temel hedeflerinden biri olmaya devam edecek. Sürdürülebilirliğin en önemli parçalarından biri olan çevre konusu bugünkünden çok daha fazla önem kazanacak ve şirketlerin bu konuda daha fazla kafa yorması gerekecek.
İş dünyasında dört yanlışın bir doğruyu götürdüğü dönemler artık geride kalıyor. 100-200 yıllık köklü bir şirketiniz olsa bile iki yıllık bir startup’ın rekabette sizi ekarte edebileceği günümüz iş dünyasında, tek yanlışınız bile tüm doğruları götürebiliyor. Bu nedenle geleceği okumak, bugünden gelecek için adım atmak ve yönetim anlayışınızı şirketin en altından en tepe kademesine kadar bu kültür ile biçimlendirmek sizin elinizde. Vakit geç olmadan çalışmaya başlamak gerekiyor.
Yazar: Atakan Genç