Etkin Yönetici, Değişimi Kucaklayan Yöneticidir

Etkin Yönetici, Değişimi Kucaklayan Yöneticidir

İyi bir yönetici, problemlerle ilgilenmeli ancak fırsatlara konsantre olmalıdır. Problemleri gidermek yalnızca zararı önler fakat fırsatları gözetmek, kazanç ve sonuç getirir. Bununla birlikte, etkin yönetim tarzını uygulayan bir yönetici için değişim, bir tehdit değil, bir fırsat olarak görülmelidir.

Küreselleşme trendi doğrultusunda dünyada iş gücünün kültürel çeşitliliği giderek artmakta, birbirlerinden farklı kültürel altyapılardan ve inanç sistemlerinden gelen çalışanları idare etme yetisi, giderek daha büyük anlamlar kazanmaya başlamaktadır. Böylesine kompleks bir iş gücünün, en etkin biçimde nasıl yönetilebileceği sorusu belki de daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir önem kazanmıştır. Hele ki verimlilik, rekabetçilik, şirket kültürünün korunması ve inovasyon gibi kavramların günümüzde ne denli ehemmiyet taşıdığı göz önünde bulundurulacak olursa, günümüz işletmeleri açısından etkin bir yönetim disiplininin ne derece büyük bir öneme kavuştuğu apaçık görülmektedir.

Fırsatları değerlendirmek fark yaratır
Etkin bir yöneticinin ilk yapması gereken şey, doğru bir hareket planı oluşturmaktır. Etkin yönetici, herhangi bir konuyla ilgili adım atmadan önce adımlarını nasıl ve nerelere atacağını çok iyi planlamalıdır. Bu plan; ayakları yere basan, şirketin yararını gözeten, verimliliği ve rekabet gücünü artırmayı hedefleyen bir çerçevede oluşturulmalıdır. Yine bu plan, statik ve değişmez bir yapıda değil, aksine, sürekli güncellenmeye ve geliştirilmeye müsait bir yapıda olmalıdır. Çünkü her başarı ya da başarısızlık, yeni fırsatlar doğurur. Çevre koşulları, pazar, şirket içi dengeler ve insanlar sıklıkla değişir. Tüm bunlar göz önüne alınarak planın gidişatı ve zamanlaması sürekli olarak irdelenmelidir. İyi bir yönetici, problemlerle ilgilenmeli ancak fırsatlara konsantre olmalıdır. Problemleri gidermek yalnızca zararı önler fakat fırsatları gözetmek, kazanç ve sonuç getirir. Mamafih, etkin yönetim tarzını uygulayan bir yönetici için değişim, bir tehdit değil, bir fırsat olarak görülmelidir. Şirketin içindeki ve dışındaki değişimler sistemli bir biçimde değerlendirilmeli, şirket için nasıl faydalı hale getirilebileceği düşünülmelidir.

Şirket için en doğru seçeneği belirlemek gerekir
Bir işletmenin başarısını ve rekabetçiliğini ortaya çıkaran şeyin insan kaynağı olduğu şüphesiz bir gerçektir. Bu pencereden değerlendirilecek olduğunda insan kaynağını etkin bir biçimde yönetebilmek, bir yöneticinin en başta gelen sorumluluğudur. Dolayısıyla gözünü şirketinin ve kendisinin başarısına diken bir yöneticinin sorması gereken soru, “Ne yapılması gerekiyor?” sorusudur. Çalışanları, yönetimin ve yeri geldiğinde problemlerin içine dahil edebilmenin yegane yolu budur. Bu soru mutlaka ciddiye alınmalıdır ve bu soruyu sormayı es geçmek, en yetenekli yöneticiyi bile başarısızlığa mahkum edebilir. Bu sorunun yanıtı ise çoğu zaman birden fazla acil işi gündeme getirir. Etkin bir yöneticinin yapacağı şey ise bu işler ve olanaklar arasından duruma en uygun olanı belirlemek ve harekete geçmektir. Etkin bir yöneticinin sorması gereken ikinci soru ise “Şirketimiz için en doğru olan şey nedir?” sorusu olmalıdır. Çünkü bazen, mevcut durumda yapılması gereken şeyler, yöneticilerin, şirket sahiplerinin, hissedarların yahut çalışanların çıkarlarıyla çelişebilir. Bu soruyu sormaktaki amaç da zaten buna yöneliktir. Önemli olan şey, kimse için değil, şirket için en doğru olanı belirlemektir.

“Ben” değil “biz” demeyi bilmem gerekir
Belki biraz klişe gelebilir ancak şurası tartışılmaz bir gerçektir ki, iyi bir yönetici “ben” yerine “biz” demeyi bilen kişidir. Bir işletmedeki en büyük sorumluluk yöneticinin bizzat kendisinde olsa da, başarı her zaman ekip işidir. Çalışanlara bu hissi vermek ve motivasyonu artırmak için iyi bir yöneticinin her zaman “biz” demeyi öğrenmesi gerekmektedir. Yönetici, her ne kadar son kararı veren merci olsa da etkin bir yönetici her zaman en çok dinleyen ve en son konuşan olmalıdır. Bir diğer önemli husus da etkin yöneticinin alınan kararların sorumluluğunu taşıyabilmesidir. Karar alınırken en tehlikeli şey, bunların yalnızca üst düzey yöneticiler tarafından bilinmesidir. Karar, insanlar bundan haberdar olana kadar alınmamış sayılır. Planın süresi gerekli kişiler tarafından bilinmeli, herkes plana %100 katılmasa da sempati duymaları, anlamaları sağlanmalıdır. Bu çok önemlidir çünkü çalışanlar, kendi işlerini CEO’dan bile daha iyi bilir ve değerlendirirler. Hedef, bu kişilerin yönetimle iletişim halinde olmasıdır. Bazı büyük şirketlerin batmış olmasının en önemli nedeni bu iletişimin kullanılmamış olmasıdır.

Yazar: Atakan Genç