Sanayi devriminde lider ülkeler arasında yer alamayan ülkemiz bilgi ve iletişim devrimini kaçırmamak için büyük bir çaba içerisindedir. Endüstri 4.0, dördüncü sanayi devrimi olarak ilk defa 2011 yılında Almanya Hannover Fuarı’nda dile getirilmiştir. Almanya Hükümeti bu konuda bir çalışma grubu oluşturmuş ve bu çalışma grubu 2013 yılında Endüstri 4.0 raporunu bir strateji belgesi olarak açıklamışlardır.
Tarihteki sanayi devrimlerine baktığımızda ilk olarak buhar gücünden faydalanan makinelerin büyük bir dönüşüme imza attığını görmekteyiz. Ardından, üretim bandı tasarımıyla birlikte elektriğin kullanıldığı seri üretime geçişin devrim niteliğinde olduğunu görmekteyiz. Sonrasında ise günümüzde de kullanılan dijital teknolojiye sahip programlanabilir makinelerin kullanıldığını görmekteyiz. Bu üç geçiş sanayi devriminin ilk üç versiyonu olarak tanımlanmaktadır. Dördüncü sanayi devrimi diğer adıyla Endüstri 4.0 ise bugün bir stratejik dönüşüm olarak görülmekte ve ülkeler rekabet avantajı sağlamak adına bu dönüşümün gerektirdiği yatırımları en verimli biçimde yönetmeye çalışmaktadırlar. Endüstri 4.0 ile bilişim teknolojileri ve sanayinin bir araya getirilmesi ve endüstriyel verimliliği en üst seviyeye çıkarmak amaçlanmaktadır. İletişim teknolojilerindeki hızlı gelişme ve özellikle 5G hızına geçiş Endüstri 4.0 stratejisinin uygulanabilirliği için kritik öneme sahiptir. İnternet bağlantılı cihazların, sensörlerin kullanımının daha pratik hale gelmesiyle birlikte yeni nesil fabrikaların kurulması da söz konusu olacaktır. Yeni nesil akıllı fabrikalarda girdi maliyetlerinin daha düşük olması, üretim kapasitelerinin ve ürün kalitesinin buna nazaran yüksek olması söz konusu olacaktır.
Üreticilerin dağıtım kanalında önemli bir paydaşları olan bayilerin, Endüstri 4.0 olarak bahsettiğmiz bilgi ve iletişim devrimini yakalamaya çalışacak üreticilerin yeni yatırımlarını yakından takip ederek stratejik planlarını oluşturması akıllıca bir hamle olacaktır. Kalite, üretkenlik ve maliyet avantajı oluşturan yeni nesil fabrikalaşma yolundaki markaların bayilere rekabet avantajı kazandıracağı göz ardı edilmemelidir.
Yeni endüstriye ayak uyduramayan şirketler rekabette geride kalarak giderek yok olacaklardır. Bilgi ve iletişimdeki bu devrim verimlilik konusunda çok büyük bir sıçramaya imkan tanırken ihtiyaç duyulan işgücü niteliğinde köklü bir değişimin gereğini de ortaya koyacaktır. Çalışanlardan çok çalışması değil, akıllı çalışıp yüksek katma değer üretmesi beklentisi ağırlık kazanacaktır. Endüstri 4.0 ile birlikte yeni iş tanımları ve meslek gruplarının oluşması beklenmektedir.
İnsan kaynağından yüksek teknolojili sistemlerin sürdürebilirliğini ve geliştirilmesini sağlamak beklentisi her geçen gün daha fazla artacaktır. Fiziksel iş gücüne talep ise gittikçe azalacaktır. Bu tabloya bakıldığında devlet politikası olarak eğitim sisteminin dinamik, çok yönlü ve bilgili insan kaynağının yetişmesine imkan vermesi kritik öneme sahiptir. Ayrıca, büyük işletmelerin de gerek kuracakları vakıf okulları gerekse destekleyecekleri vakıf okulları aracılığıyla Endüstri 4.0’a hitap edecek insan kaynağını yetiştirmeleri stratejik bir davranış olarak beklenebilir.
Bununla birlikte, şirketlerin her zamankinden daha çevik olmaları kaçınılmaz hale gelmiştir. Dış çevresindeki değişimleri iyi takip edip analiz edebilmek bir işletme için ne kadar önemliyse aldığı kararları en hızlı biçimde hayata geçirmek de bir o kadar önem taşımaktadır. Bunu başarabilmek işletmenin yüksek operasyonel yetkinliğe sahip olmasıyla yakından ilişkilidir.
İşletmeye yön verenler, işletmenin çevresindeki yasal ve politik değişimleri sürekli takip etmeli ve buna göre işletmesine konum belirlemelidir. Benzer biçimde, ekonomik alandaki gelişmelere odaklanmalı, teknolojik değişimleri, sosyal ihtiyaçlardaki değişimleri yakından takip etmelidir. Bu şekilde, yönetici liderler bugünden işletmenin gelecekte hangi mücadeleler ile karşı karşıya kalacağını öngörmelidir. Şüphesiz kurumsal işletmeler her zaman daha avantajlı olacaktır. Çünkü, işletmelerde karar desteği açısından kritik olan konu kurumsal hafızanın ve kararların uygulanabileceği bir mekanizmanın varlığıdır. Kurumsal hafıza oluşturabilmek için verileri kaydedip bilgiye dönüştürmek şarttır.
Endüstri 4.0 çağıyla birlikte biliyoruz ki, tüm nesnelerin internet üzerinden birbiriyle bağlantısını sağlamak mümkün olacaktır. Bu, üretim sürecinde yer alan tüm nesnelerin bir bulut sistemine dahil olması anlamına gelmektedir.
Bulut teknolojisi sanal olarak tüm işletme içi nesnelerin birbirine bağlı olması anlamına gelmektedir. Bununla birlikte, bu sisteme dahil olacak internet bağlantılı üretim elemanlarının her birinin veri üretmesi çok büyük bir kapasite ihtiyacını da ortaya koyacaktır. Burada önemli nokta bu verilerin toplanmasından ve kaydedilmesinden çok verilerin analiz edilerek anlamlı raporlara dönüştürülmesidir. “Big Data” diye adlandırılan büyük veri kümelerini işleyebilecek süper hızlı bilgisayarlara ihtiyaç her zamankinden çok daha fazla olacaktır. Bu noktada raporlama sistemlerinin geliştirilmesi konusu da ayrı bir çalışma alanı olarak karşımıza çıkacaktır.
Dördüncü sanayi devrimini iyi anlamak ve gelecek için işletmelerini konumlandırmak liderlerin en önemli önceliği haline gelmiş durumdadır.
Yazar: Atakan Genç